Hınıs İlçesi Erzurum’a 150 km. uzaklıktadır. Yüzölçümü 1799 km2 dir.  Rakımı 1720 m. dir. Hınıs, batıda Bingöl Dağları (Kof tepesi 3070 m), güneyde Akdoğan Dağları (2879 m.), doğuda Ak Dağları (2953 m.), kuzeyde Kanca Dağları ve Karya Dağı ile çevrili, engebeli ova üzerine kurulmuştur. Arazi genellikle çıplak bir görüntüye sahiptir. Tarım alanları azdır.

İlçenin her iki tarafından geçmekte olan Hınıs Çayı kolları üzerinde bulunan ve tekne tipi kanyon özelliklerine sahip bulunan Hınıs Kanyonu dünyanın sayılı kanyonları arasında yer almaktadır.

Hınıs adı, Arapça “HINS” (Türkçe anlamı Kale) kelimesinden gelmektedir. Hınıs ilçesinin tarihsel geçmişi M.Ö. 1400’lü yıllara dayanmaktadır.  Tarih öncesi çağlarda, kaynaklarını bu bölgeden alan Aras ve Fırat nehirlerinin geçtiği vadilerde, büyük kültür ve medeniyetler vücuda gelmiş, çevresinde değişik hayat sahası ve binlerce yıl önce parlayıp sönen eski medeniyetlere sahne olmuş, özellikle Kalkolitik ve Eski Tunç çağından itibaren yoğun iskâna ve siyasi olaylara tanık olmuştur. Bu bilgiler, Hınıs – Kalecik Köyünde bulunan kalenin ilk kuruluşunun M. Ö. I.binde Urartular dönemine ait olması ve Hınıs- Toprakkale’de ele geçirilen M.Ö. II. bine ve Demir Çağına ait buluntulardan başka, ayrıca bu kalede bulunan Urartu kemer parçalarından edinilmekte ve önemli bir yerleşime sahne olduğunu göstermektedir.   

Hınıs bölgesini Urartu İmparatorluğuna katan Kral Menuas (M.Ö.810-785) in çivi yazılı taş kitabeleri Zivin Kalesi (Süngütaş) ve Horasan’ın Yazılıtaş köyündedir.  Özellikle Yazılıtaş yazıtı hem bölgenin tarihi coğrafyasını, hem de Urartu Krallığının kuzey yayılımını ayrıntılı olarak anlatmaktadır.   

M.Ö.680 yılında İskitlar önünden kaçan Kimmerler, Aras boyundaki Urartu devletinin gücünü sarstılar. İskitler (Saka Türkleri) büyük hükümdarları Afrasyab zamanında (M.Ö.654-626) Erzurum ve komşu bölgelerine yerleştiler.

Doğu Anadolu bölgesine (MÖ.60 – M.S.400) yılları arasında Büyük Roma İmparatorluğu hâkim olmuştur. 400 yılında Büyük Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ile merkezi İstanbul olan Bizans (Doğu Roma imparatorluğu 395-1453) kurulmuş, bölge Bizans hâkimiyetine geçmiştir.

Halife Hz.Osman b.Affan (65l), Şam ve El-Cezire valisi olan Mu’aviye’ye bir mektup yazarak, Bizansın doğu bölgesinin fethi için Mesleme el-Fihri oğlu Habib’i görevlendirmesini emretti.

Habib, Suriye ve el-Cezire halkından topladığı askerlerle Kalikala (Erzurum) ya geldi. Bizanslı kumandan Marianos yönetimindeki birlikler, Müslümanlarla ovada yaptıkları savaşta mağlup oldular. Erzurum ve çevresi (Hınıs Bölgesi dâhil) İslamla tanışmış oldu.

651-949 döneminde İslam idaresinde olan bölge, Bizanslıların baskıları sonucu tekrar onların hâkimiyetine girdi. 

Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Şah’ın emri ile komutan İbrahim Yınal Türkistan’dan Nişapur’a gelen ve yurt arayan kalabalık Türkmen grubunu 1047’de, Anadolu’ya gönderdikten sonra, arkasından büyük bir ordu ile harekete geçti.  Selçuklular, 1048 de Theodosiopolis’e (Karin) ait bütün bölgelere ve güneyde Haşhtenic (Hınıs ve yöresi) ve Toron/Taronay (Muş) yöresine Türkmen gruplarını yerleştirdi.

Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, 26 Ağustos 1071 de, Alp Arslan ile Malazgirt meydan muharebesini yaptı. Romanos Diogenes esir düştü. Alp Arslan’ın isteği ile barış yapıldı ve bölge Türklere terk edildi.

Selçuklu hâkimiyetiyle bölgeye Saltuklular (1072 – 1202), Erzurum Selçuklu Beyliği (1202-1230), Türkiye Selçukluları (1230-1308), İlhanlılar (1308-1335) dönemlerinde hâkim olmuşlardır.

İlhanlılar döneminde Hınıs’a Sutaylılar ailesinin beyi Hacı Togay hâkimdi.  Çobanlılar’dan Şeyh Hasan Çobani, Muş tarafından gelerek Sutaylıların hâkim olduğu yerleri yağmalamaya başladı. Hınıs ve çevresinde büyük tahribat yaptı. Çobanlıların hâkimiyeti 1358 yılına kadar sürdü.  1358 yılında Celâyirli Sultan Üveys’in Tebrizi almasından sonra Hınıs Çobanlıların hâkimiyetinden çıkmış ve Eratnalılar dönemi başlamıştır. Eratnalılar (1335-1381),  Karakoyunlular (1381-1468), Akkoyunlular (1468 – 1502), Şah İsmail (Safeviler) (1502-1514) arasında sert mücadelelerle geçen bu dönemlerde bölge huzur bulamamış, nüfus azalmıştır.

Şeref-nâme’ye göre Hınıs, Ak-Koyunlular zamanından beri, Malazgird, Uçkan ve Muş ile birlikte Pazûki aşireti beylerinin elinde idi.  Hınıs bölgesi Şah İsmail tarafından alındığında da ayni aşiretin beyi Çolak Halid Bey’e verilmiştir.

23 Ağustos 1514’de Çaldıran meydan muharebesini kazanan Yavuz Sultan Selim, bu bölgeyi Safevilerden temizlemiş, Çolak Halid Bey ve ileri gelen adamları öldürülmüştür. Osmanlı ordusu bölgeden çekilirken kaynaklarda kim oldukları belirtilmeyen, İskender ve Halil Selmî adlarındaki şahıslar Hınıs ve Söylemez Baba nahiyelerine hâkim bırakılmışlardır. Osmanlı ordusunun Anadoluya hareket ettiğinin duyulması üzerine Hınıs ve çevresi Şah İsmail tarafından tekrar alınmıştır. İran idaresine geçen Hınıs, H.939/M.1533 yılında Şah Tahmasb tarafından, Bitlis Emiri  Şeref Han’ın idaresine verilmiştir. H.942/M.1535 yılı sonlarında, Kanuni Sultan Süleyman ordusu ile birlikte Irakeyn Seferi’nden dönerken Hınıs ve çevresinin Osmanlı idaresine geçtiği anlaşılmaktadır. H.947/M.1540 tarihinde Hınıs Sancak olmuş ve  Ayna Hoca Bey Sancak Beyi olmuştur. 19 Zilkâde 951/ 1 Şubat 1545 tarihinde Hınıs Sancak Beyi Mustafa Bey olduğu kayıtlardan tespit edilmektedir.   

Rumi takvime göre 1293 yılına rastladığı için Doksanüç Harbi olarak bilinen 1877- 1878 Rus savaşı, daha önce meydana gelen Osmanlı–Rus savaşları gibi Tuna’da ve Doğu Anadolu’da olmak üzere iki cephede cereyan etti.  2 Kasım1877 tarihinde Ruslar Hınıs’ı aldılar.

3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos (Yeşilköy) Kararları ve 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Andlaşması ile Rusya ile olan hudut belirtilmiş, Hınıs Osmanlı İdaresinde kalmıştır.

Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi I. Dünya Savaşına girilmesi ile Rus Ordularının Doğu Anadolu ya yaptığı saldırılarda Hınıs’ta tarihinin en acı sayfalarını yaşamıştır. 15 Ocak 1916’da Ruslar Hınıs’ı işgal etti.   Rus ordusunda gönüllü olarak savaşan Ermeni çetecileri, Hınıs ve çevre köylerinde, Osmanlı İmparatorluğunun kendilerine gösterdiği hoş görüye rağmen katliam yapmaya başlamışlardır.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Hınıs’in Ermeni işgalinden kurtuluşu 14 Mart 1918’dir.

HINIS BELEDİYESİ

Hınıs Belediye teşkilatı 1925 yılında kurulmuştur.

Hınıs Belediye Başkanlığına seçilenler:

1925-1929 dönemi Necmettin Diler

1929-1938 üç dönem Hamdi Bingöl

1938- 1943 dönemi Şemsettin Özer

1943-1948 dönemi Faik Alptekin

1948-1951 dönemi  Ahmet Bingöl

1951-1955 dönemi  Sabri Gültekin

1955-1960 dönemi Cemil İrer

1960-1964 dönemi İlçe Kaymakamları (27 Mayıs İhtilali)

1964-1968 dönemi Enver Erdem

1968-1973 dönemi Ömer Fırat

1973-1977 dönemi İbrahim Eren

1977-1980 dönemi  Ömer Fırat

1980-1983  dönemi ilçe kaymakamları (12 Eylül 1980 ihtilali)

1984-1989 Süleyman Sekmen

1989-1999 iki dönem Cafer Eren

1999-2004  dönemi Ali Eren

2004-2014 iki dönem Enver Taçyıldız

HINIS İLÇESİ  TÜRBE VE ZİYARET YERLERİ

ŞEYH MUHAMMED ZİYARETİ

Hınıs ilçesi Yukarı Kayabaşı Mahallesinde, eski mezarlıktaki bu ziyaret, adi taşla ve çamur harçla yapılmış küçük bir hücrenin içindedir. Ziyaretin mezarı kesme taştan yapılmıştır. Kitabesi yoktur. Yatırının Şeyh Muhammed adında ermişlerden bir zat olduğu söylenmektedir.

ARAB BABA ZİYARETİ

Hınıs ilçesi Ovaçevirme köyünün kuzeyinde kesme taştan yapılmış bir mezardır. Kitabesi yoktur. Mezarın etrafı duvarla çevrilerek muhafaza altına alınmıştır. Mezarın yatırı Arab Baba’nın evliyadan bir zat olduğuna inanılarak ziyaret olunmaktadır.

GÜZEL BABA ZİYARETİ

Kırımkaya köyü sınırları içerisinde, köyün doğusuna düşen yüksek bir tepe üstündedir. Moloz taşlarla yapılmış beş metre uzunluğunda bir mezardır. Yatırının sahabe-i kiramdan Güzelbaba adıyla anılan bir zat olduğu mahalli halk rivayet etmektedir.

HAZAL HATUN ZİYARETİ

Ovakozlu köyünde, kendi adını taşıyan Hazal Tepesi eteğindedir. eMoloz taşlarla yapılmış bir mezardır, kitabesi yoktur. Yatırı Hazal Hatun Erence (Hırt) köyünde yatan Seyyit Ömer Halil’in kız kardeşi olduğu rivayet edilmektedir.

SEYYİT ÖMER HALİL ZİYARETİ

Hınıs’ın 20 km doğusunda Erence (Hırt) köyü kuzeyinde birbirine altışar metre uzaklıkta iki mezar vardır.  Seyyit Ömer Halil ziyareti olarak bilinen bu yerde yatanların ashaptan olduğunu kabul eden halk, ahşap sandukalı bu iki mezarın üzerine sonradan bir türbe binası yapmışlardır.

HINIS VE ÇEVRESİNDEKİ TARİHİ KALINTILAR

HINIS ULU CAMİİ

Eski Hınıs yerleşim yerinde, dere kenarında bulunan Hınıs Ulu Camii, vakıf kayıtlarına göre 1734 yılında Muş beylerinden ALÂEDDİN Bey tarafından yaptırılmıştır. Halkın yeni Hınıs ve yukarı mahalleye taşınmasıyla cami terk edilmiş görünümündedir.

Vakıflarca onarılan Hınıs Ulu Camii, dış ölçüleri itibariyle 11.70 x 11.00 boyutlarında kare plan düzeni göstermektedir.  Camide düzgün kesme taş malzeme kullanılmıştır. Harim içten dokuz küçük kubbeyle örtülmüştür. Merkezde yeralan ve dört taş sütunla taşınan orta kubbe, diğerlerinden daha büyük olup dıştan sekizgen kasnaklı  piramidal bir külahla sonuçlanmaktadır. Diğer kubbelerin üzerleri, dıştan betonla düz dam şeklinde örtülüdür.     Son cemaat yeri olmayan camii, yedi adet pencere ile aydınlatılmıştır. Taç kapı formunda düzenlenmiş olan giriş kapısı, iki kademeli sivri kemerin çerçevelediği dikdörtgen biçimindedir. Kemer alınlığındaki kitabeliğin içi boştur. Cami kitabesinin ne olduğu bilinmemektedir. Giriş kapısının sağında ve solunda yuvarlak kemer alınlıklı ve dikdörtgen formlu birer pencere yer almaktadır.

Caminin mihrabı sivri kemer alınlıklı, dikdörtgen çerçeveli ve yarım daire kesitli mihrap nişinin etrafındaki üç sıra kaval silme, kavsarayı da kuşatmaktadır. Mihrap kavsarasının iki yanında ay yıldız, gülbezek ve kıvrık dal motiflerinden oluşan süslemesi vardır.  

Caminin kuzeybatı köşesinde, iki renkli taştan yapılmış, kare kaideli silindirik bir minaresi vardır. Silindirik gövdeli minareye, doğu yönünde açılmış basık kemekli kapıdan girilir.  Düzgün halkalar şeklindeki renkli taş işçiliği yanında bu minare,  gövdeye göre daha ince olan petek kısmıyla da dikkat çekicidir.

Hınıs Ulu Camii doğu ve güneydoğu Anadolu Bölgesindeki camilerle mimari yönden benzerlik göstermektedir.

HINIS KALESİ

Hınıs Kalesi şehrin asıl kurulduğu yerdir.   Hınıs deresinin batısında şehre hakim bir tepe üzerinde yer alır. Hınıs Kalesi’nin ilk olarak ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Kalenin kuruluşu konusunda Evliya Çelebi seyahatnamesinde şunları söylemektedir: “Kale, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın amcası tarafından kurulmuştur. Kale Kanuni Sultan Süleyman döneminde tahkim edilmiştir. Kale yüksek ve yalçın bir tepenin üzerine yapılmıştır. Dikdörtgen bir kaidenin üzerine yapılı kalenin etrafı sarp kayalarla çevrilidir. Kalenin giriş kapısı doğu yönündedir.”

Hınıs Kalesi, şehir yerleşim merkezinin bugünkü yerine taşınmasından sonra taş ocağı haline getirilmiştir. Bu gün sadece iç kalenin güneydoğu duvarı ile dış kalenin sur kalıntıları durmaktadır.

HINIS KİLİSESİ

Hınıs İlçesi Kilise Deresi mevkiinde, kesin yapım tarihi bilinmeyen bu yapıyı, mimari özellikleri bakımından XI. – XII. Yüzyıllara tarihlemek mümkündür. Kilise günümüzde oldukça harap durumdadır.

Bu kiliseyi yabancı seyyahlardan W.Bachmann 1913 yılında ziyaret etmiş ve yazdığı kitabında binanın o zamanlar sağlam olduğunu belirtmiştir.

8.40×11.00 m.ölçülerinde, küçük ölçekli ve haç planında düzenlenmiş olan kilisenin içerisine batı haç kolundan girilmektedir. Kalın duvarlara sahip yapının orta kubbesi çökmüş ve harap durumdadır. Kilise, düzgün kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. 

KALECİK KALESİ

Hınıs’ın 18 km. batısında, adını bu kaleden alan Kalecik Köyü’nün yanındadır. İki vadinin arasından akan suyun birleştiği yerde bulunması, bu kalenin ilk kuruluş tarihini M.Ö. I. binde  Urartu’lara kadar götürmektedir. Kale büyük ölçüde tahrip edilmiştir.

TOPRAK KALE

Hınıs’ın 15 km. kadar kuzeydoğusunda bulunan Toprak Kale, yanındaki köyle birlikte oldukça eski bir tarihe sahiptir. Eski bir yerleşim yerinin izlerini taşıyan höyükten çıkarılan bazı buluntular, Urartu kemer parçaları, burasının Urartular zamanında önemli bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir. Kale yerleşimi yaklaşık 70×250 metre boyutlarında bir alan oturmaktadır.

YERÜSTÜ (ARUS) DERESİ KAYA YERLEŞMESİ

Hınıs’ın 8 km. güneydoğusunda yer alan Arus Deresi’nde kayaya oyulmuş iki katlı yerleşimden , altta olanı barınma mekânı, üstte olanı ise şapel olarak düzenlenmiştir. Yöre halkı, kayaya oyulmuş vaftiz kuyularının da zamanında mevcut olduğunu, sonradan define avcıları tarafından tahrip edildiğini belirtmektedirler. Kaya yerleşmesinin batısında, üzerinde Latin Haçı’nın olduğu kaya yer almaktadır. 

ZIRNRAK KALESİ VE KÜMBETİ

Hınıs’ın 35 km. güneydoğusunda etrafı sarp kayalıklarla ve iki katlı sur duvarı ile sınırlanmış  tepe üzerinde bulunan Zırnrak Kalesi’nin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Milattan Önce bin yıllarına ait olduğu sanılmaktadır. Güneybatısında bugün yıkılmış kapısından, hendek üzerine ahşaptan asma bir köprü kurularak kaleye giriliyordu. İçten iki ayrı kapıdan geçildikten sonra da çevresi takriben 500 m. kadar gelen meydan bulunuyordu. İç kalede çeşitli harap yapı katmanları kaleye ait çeşitli yapıların varlığını göstermektedir.

Kale içinde bu gün tamamen harap bir de ZIRNRAK Kümbeti bulunmaktadır. Bu kümbet kalenin Selçuklular zamanında onarılarak kullanıldığını göstermektedir. Kalede Selçuklu döneminden kalmış olan birde mezarlık vardır. Bu mezarların kapaklı olmaları Ahlat mezarları ve mezar taşlarıyla aynı geleneği paylaştıklarını göstermektedir.

Bibliyografya

H.Gündoğdu, Erzurum ve Çevresindeki Tarihi Kalıntılar Şehri Mübarek Erzurum-1989

İ.Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile  Erzurum Tarihi- 1960

H.Gündoğdu-A.A.Bayhan-M.Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum – 2010

H.Z.Koşay, Erzurum ve Çevresinin Dip Tarihi,

A.Şerif Beygu, Erzurum Tarihi

E.Kürkçüoğlu, 1998 Erzurum Yıllığı,

D.Aydın, Erzurum Beylerbeyiliği ve Teşkilatı

A.Demir, İslamın Anadoluya Gelişi

O.Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi

E.Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum

S. Eğilmez, Erzurum Kuruluşundan Osmanlı Fethine Kadar

Z.Başar, İçtimai adetlerimi- İnançlarımız ve Erzurum ilindeki Ziyaret yerleri – 1972

H.Bekir Topdağı, Erzurum ve Çevresinde Medfun Manevi Mimarlarımız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir