Erzurum’un ilçelerinden Oltu Doğu Anadolu’nun kuzeydoğu bölgesinde yer alır. Oltu Çayı vadisinde kurulan ilçenin yüzölçümü 1380 km2, rakımı 1275 m.dir. Erzurum il merkezine 134 km uzaklıktadır.  Dağlık ve ormanlık yapıya sahip olan Oltu’nun en yüksek tepeleri 3030 mt. Akdağ, 2933 mt. Gülübağdat ve 2000 mt. Kırdağ’dır. İlçe topraklarının sularını Çoruh Nehrinin başlıca kollarından olan Oltu Çayı toplar. İlçe topraklarında manganez, tuz ve linyit yatakları vardır. Linyit ocakları işletilmektedir. Yörenin başlıca mesire alanı Uzunoluk orman içi dinlenme yeridir. 

Oltu Belediyesi 1920 yılında kurulmuştur. Belediye Başkanlığı yapanlar;

1920 yılı Mayıs ayına kadar Hüseyin  Özden (Todan Hüseyin),

1920-1924 ve 1928-1932 yıllarında iki dönem Salim Haşimoğlu

1924 -1928 döneminde Sait Özlütürk (Erzurum Kongresine Narman delegesi olarak katılmıştır) 1932- 1936 döneminde Ahmet Yalçın,

1936 – 1950 yılları arasında üç dönem Mehmet Çoşkun,

1950 yılında beş ay Azmi Öğün

1951-1955, 1964 – 1968, 1968-1973 yıllarında üç dönem Nazım Karabulut,

1956 – 1960 döneminde Mustafa Kamacı,

1973- 1980 dönemi Yılmaz Türkân,  (12 Eylül 1980 – 25 Mart 1984 dönemin Oltu Kaymakamları) 1984-  1999 yılları arası üç dönem  Osman Ayyıldız,

1999 – 2004 döneminde Necmettin Taşcı,

2004 -2009 dönemi ve 2009 –  İbrahim Ziyrek

Oltu adı, Kıpçak Türklerinin bir boyundan gelmektedir. 1015 yılında Bizans Kayzeri II. Basil’in Tayk bölgesini  Gürcü-Kıpçak’lardan alarak Bizans’a bağlaması hadiselerini anlatan Gürcü Tarihi “Kartlis Çkhovreba”da şehrin adının “Olti’s” (Oltu’lar) olduğunu görmekteyiz.  Ayrıca Ermeni Lasdivertli Arisdakas’ın eserinde de bu şehre “Ukhti’k” (Olti’k) adının  verilmiş olduğu ve Kıpçak’larin ülkesi olduğu ifade edilmektedir.  Kaleye de “OLTU’K” (Oltular) denildiğıni Fahrettin Kırzıoğlu’nun eserlerinden öğrenmekteyiz.  Güney Dağistan’ın Samur-Özen yöresinde  Kıpçak Türklerinden kalma bir kasabanın adı da “Oltu” dur. 

Oltu’nun tarih çağı M.Ö. IX. yüzyıl sonlarında başlamaktadır.  Van kalesi yerindeki Tuşpa şehrini başkent edinen Khaldi-Urartu Devletinin hükümdarı Menua (M.Ö.810-785) ya ait çivi yazılı belgelerde, Çoruh boyları Asyanik ahalisi Kulka adı ile anılmaktadır. Urartu İmparatoru II.Sarduri (M.Ö.753-735) Çoruh boylarındaki Kulka-ni (Kulka yurdu) krallığını yenerek Oltu bölgesini hakimiyeti altına almıştır.

M.Ö.680 yılında Kafkasları aşıp gelen akıncı Saka Türkleri, Asurluları yenerek Kür, Aras, Çoruh ve Karasu boylarına yayılmışlar,  Saka kabileleri yerleştikleri yerlere kendi boy isimlerini vermişlerdir. Yukarı Kür boylarında “Gogar”lar, Aras Nehri boylarında “Phasianlar”, Karasu boylarında “Khalyblar”, Tortum-Oltu-Narman – Şenkaya-Olur – Yusufeli bölgesine “Taoklar”, Çoruh Nehri boylarında “Saspir”ler yerleşmiş ve bu yerlere isimlerini vermişlerdir. Sakaların Taktuk ve Karduk adlı boyları Van Gölü çevresinde kalmıştır. 

M.Ö.626 yıllarında Med (İran) İmparatorluğunun sürekli saldırılarına maruz kalan Saka’lan, Med’lere tabi olmuşlardır.  Med’lerden sonra Pers’lerin Doğu Anadolu Bölgesi sürekli savaşlarla el değiştirmiştir. M.Ö. 140 yıllarında bir devlet kuran Partlar (Büyük Arsaklılar) ile M.Ö. 65 yıllarında Doğu Anadolu’yu ele geçiren Romalılar arasındaki savaşlarda bölge sürekli el değiştirmiştir. M.S. 430 yıllarında Bizanslıların eline geçen Çoruh boyları Bağarat sülalesinin ülkesi olmuştur. Bağaratlıların menşei, Ermeni ve Gürcü destanlarında belirtildiği gibi Türkçe oğuznâme rivayetleride, Küçük Arsaklı hanlığı sırasında Çoruh Boylarına yerleşen Türk “Kam” (Şaman) ailesi olarak gösterilmiştir. Bilahare bu sülale Gürcülerle kaynaşmış ve Gürcü krallığına yükselmiştir. Oltu bölgesine hakim olan Bağratlı Gürcü Kralı III.David zamanında ,1018 yılında Bizanslılar savaş sonrası  Gürcüleri yenerek bu sülaleyi kuzey doğuya sürmüşlerdir.

Selçuklu Sultanı Alp Arslan ( 1071) Malazgirt Zaferini müteakip kumandanlarından her birine Anadolu’nun muhtelif bölgelerini fethetmek görevini verirken, Erzurum ve havalisini de Emir Ebû’l-Kasım Saltuk’a ikta olarak verdi. Oltu ve çevresi 1124 yılına kadar Saltuklu Beyliği idaresinde kaldı.

1124 yılında Gürcistan Bagratlı Krallığı hıristiyan Kıpçak (Kuman)lar ile anlaşarak sınır boylarını güçlendirdiler. Çoruh boylarını Saltuklu hâkimiyetinden alarak Oltu – İspir bölgesine yerleşen Kıpçaklar, bölgedeki Müslümanlar üzerinde baskı kurmaya başladılar.  Gürcülerin İslam Beldelerini istila etmeleri Harzemlileri harekete geçirmiş, Oltu ve çevresi Harzemliler tarafından geri alınarak Kıpçakların hâkimiyetine son verilmiştir. Oltu bölgesinde1225-1226 yıllarında Harzemlilerin Gürcü Kıpçaklarla yaptığı savaşta şehit düşen Harzemli komutan olan zatın türbesine bu gün Mısri Zinnun türbesi denilmektedir.

1202-1230 döneminde Erzurum Selçuklu Devleti, 1230-1256 döneminde Anadolu Selçuklu Devleti idaresinde olan Oltu, 1256-1336 döneminde İlhanlı Devletinin hâkimiyetinde kalmıştır.  İlhanlıların son yıllarında Erzurum bölgesine İlhanlı Valisi Sutay Noyan oğlu Hacı-Togay hâkimdi ve Oltu’da bunun idaresindeydi.

Moğol istilası ile Doğu Anadolu’ya gelen, Oğuzların Bayındır boyundan olan Akkoyunlular Oltu havalisine hâkim oldular. 1375 yılında Karakoyunlu Türkmen Aşiretinin Duharlu oymağından Bayram Hoca Akkoyunlu oymaklarını idaresi altına almıştır. 1394 yılında Çağatay Hükumdarı Timur Karakoyunluları yenerek Oltu ve çevresini idaresi altına almıştır. Karakoyunlu Türkmenlerin üçüncü hükümdarı Kara-Yusuf, Timur’un ölümünden sonra 1405 senesinde tekrar bölgeye hâkim olmuştur. Akkoyunlu Devletinin Hükümdarı Uzun Hasan döneminde bölgede yapılan savaşlar sonucu 1467 yılından sonra Oltu bölgesi Karakoyunlu hâkimiyetinden çıkmıştır.

Acara, Şavşat, Kılarcat (Artvin-Ardanuç) ve Taok (Oltu – Tortum –Yusufeli) bölgesini içine alan Yukarı Kür ve Çoruh bölgesine 1280 yıllarında kurulan “Atabeğler”  hükümetinden dolayı bütün bu yerlere (Sa-Atabego) Atabek Yurdu adı verilmişti ve yönetim merkezi Ahiska’ydı. Din ve mezhepleri ile yazı dilleri yüzünden bu hükümetde Gürcistan’dan sayılıyordu. 1502 – 1516 yıllarında Mirza Çabuk Atabek Kralıydı ve Akkoyunluların zayıflamasından istifade ederek 1502 yılında Oltu’yu işgal edip hâkimiyeti altına almıştır.

Dulkadirlu Mehmed Han’ın Erzurum Beylerbeyiliği zamanında, 1536-1537 yıllarında Osmanlı idaresine geçen Oltu’nun 1540 tarihli tahrir defterinde Pasin Sancağına bağlandığı anlaşılmaktadır. Erzurum Beylerbeyi Temerrüd Ali Paşa, 1545 yılında Gürcüleri Oltu kuzeyindeki Kanlı-Çemeni muharebesinde perişan etmiştir. Oltu 16 Ocak 1547 tarihinde Sancak olmuştur ve ilk sancak beyi Sinan Bey isminde birinin olduğu anlaşılmaktadır.  Oltu sancağı, Çıldır Eyaleti kurulduktan sonra bu eyalete bağlandı. 1635-1647 döneminde eyalet valisi olan I.Yusuf Paşa’nın oğlu Arslan Mehmed Paşa’nın Sancak Beyliği zamanında (1664) Arslanpaşa Külliyesini yaptırmıştır.

1877-1878 Osmanlı Rus savaşı (93 harbi) sonrasında imzalanan 3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos Anlaşması ile Oltu Rus idaresine girdi. 25 Mart 1918’de 5. Kafkas Tümeni Yarbay Mürsel Bey komitasında Oltu’ya girdi ve Oltu kırk yıllık Rus idaresinden kurtarıldı. Ancak Oltu 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile Türk sınırları dışında bırakıldı. İngiltere ve diğer itilaf devletleri Güneybatı Kafkasya ile birlikte Oltu ve dolaylarını da Ermenilere bırakmak niyetindeydiler. 5 Kasım 1918 tarihinde kurulan Kars İslam Şurası Wilson Prensipleri’ne dayanarak Elviye-i Selâse’deki Türk halkının hukukunu korumak amacıyla kurulmuş daha sonra 18 Ocak 1919’da Kars’ta kurulan Cenubigarbi Kafkas Hükümeti’nin çekirdeğini teşkil etmiştir. Bu hükümetin Şura şubeleri arasına Oltu’da katılmıştır. Ancak bu hükümet İngilizler’in Kars’ı işgali üzerine, İngilizler tarafından 13 Nisan 1919 tarihinde dağıtıldı. İngiliz işgalinden sonra Kars ile ilişkiler kesilince Oltu İslâm Komitesi derhal çalışmalara başlayarak Karınca Düzü’nden  Kaleboğazı’na, Artvin’den Bardız ve Narman yaylalarına kadar olan bölgeleri savunma sınırları içerisinde kabul eden “OLTU ŞURA HÜKÜMETİ”ni kurdular. Bu hükümetin kuruluşu İngilizleri kuşkulandırdı. Kars’dan görevlendirilen iki ingiliz subayı ve bir manga İngiliz askeri  Oltu’ya gönderildi. Amaçları bu hükümeti dağıtmaktı. Zorla dağıtamayacaklarını anlayan İngilizler yeni bir meclisin kurulmasını ve bu meclise Rumlardan da bir üye alınmasını sağladılar. Mehmet Ramiz Beyin başkanlığında kurulan ve Şura yönetiminin yerini alan meclise “Oltu Meclis-i İdaresi” denildi. Yusuf Ziya Bey, Şakiroğlu Ahmet Bey, İzzet Bey, Sefer Efendizade Ahmet ve Rumlardan Papadapulo meclis üyesi oldular. Meclis kararlarını kendisini “Oltu Mutasarrıfı” olarak tanıtan İngiliz yüzbaşı Farel vize ediyordu. İngilizlerin Kars’a dönüşünden sonra 25 Mayıs 1919’da İngilizlerin kurduğu Meclis-i İdare toplanarak kendi kendini feshedip Yusuf Ziya Bey’in Başkanlığında “Oltu Şura Hükümeti”ni yeniden kurdular.  17 Mayıs 1920’de T.B.M.M. ile birleşme kararı ile Oltu Şura Hükümeti sona ermiş oldu.

TARİHİ CAMİLER

OLTU ARSLANPAŞA CAMİİ VE  KÜLLİYESİ

Oltu ilçesinde saray, medrese, mektep, cami, han, hamam, çarşı ve değirmenden meydana gelen Arslan Paşa Külliyesi H.1075/M.1664 yılında , Çıldır Atabeklerinden Kars muhafızı Arslan Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. ( Arslan Paşa 1680 yılında idam edilmiştir)                                            

Yalnız camii faal durumda olan külliye Oltu çayı kenarından başlayıp geniş bir alana yayılmıştır. Tamamen kesme taştan yapılmış kare planlı ve tek kubbeli cami ile doğudaki medrese hücreleri dışında külliyenin diğer elemanları yıkılmıştır. Üç adet inşaat ve vakfiye kitabesi bulunan cami, Oltu’nun en büyük ve en gösterişli yapısıdır.

 Aslanpaşa Camii, kare plânlı ve tek kubbelidir. Tamamen kesme taştan yapılmış olup üç gözlü son cemaat yeri ve bir minaresi vardır. Cepheden dışa taşan zengin süslemeli taçkapının üzerinde Türkçe ve Arapça kitabeler yer almaktadır. Doğuya açılan avlu kapısının üstünde dört satır halindeki kitabe bugünkü harflerle şöyle yazılır:

ARSLANPAŞA Cahit Fillâh – Ne acep yerde kıldı Beytullah

Cennet-ül Meva sankim etrafı – Olur içinde zikr-i Fikrullah

Neh’ri cârisi güya KEVSER –Vaz’ı makbulü tar-zı  Kudsullah

Hâtif’i gayipten istedim tarih – Dedi tarihin fezkürübillah (sene 1075) 

“Allah yolunda mücahit olan ARSLANPAŞA, ALLAHIN EVİNİ ne güzel yerde yaptı. Sanki etrafı Cennetttir. İçinde Allah düşünülür ve anılır. Akan çayı güya Kevser’dir. Makbul durumu ALLAH’ın kudsi tarzındadır. Hâtif’ten (kitabeyi yazan) yapılış tarihini istedim, bana tarihini şöyle dedi: ALLAH’ı zikrediniz.” Son mısradaki (Fezkurubillâh) cümlesi ebcet hesabına göre yapılış tarihi olan 1075 tarihini gösterir.

 Cami giriş kapısının üstünde iki kitabe vardır. Birinci kitabe yukarıya aldığımız avlu kapısı üzerindeki kitabenin aynıdır. Beş satır halindeki ikinci kitabede:

Bu cami sahibi Arslanpaşa – Acep mevzide ma’bedi kıldı inşa

Taalallâh acep âli bünyad  – ki müstahkem esası Kâbe-Âsa

Okundukça ezanı cem’olurlar – Dua için Melâyik cümle hora

İlâhi ta felek bâki bu bâki – Okundukça içinde Nahil ve Sera (süre isimleri)

Çıkup beytten didi tarih nüh evtâd – Gözel cami cezakâllahü hayra.  Yazılıdır.

Oltu Aslanpaşa Medreseleri

Kapı kemerinin soluna yerleştirilmiş 42x 32 cm ebadındaki kitabe zamanın müftüsü Mehmet Efendi tarafından yazılmış Türkçe bir vakfiyedir. Caminin kuzeybatı köşesinde yükselen minarenin kare kaidesi iki metreden sonra pahlanarak sekizgene çevrilmiştir. Minarenin silindirik gövdesi iki renkli taşla örülmüştür. Minarenin petek kısmı kısa yapılmıştır. Caminin tamamını örten kubbeye sivri kemerli tramplarla geçilmiştir. Kubbe eteğinde birisi sağır olmak üzere dört pencere vardır. Vaiz kürsüsüne ve minareye pencerelerden geçilen ve duvar içinde açılan merdivenlerle çıkılır. Geometrik ve bitki motifleriyle süslenmiş gösterişli mihrabı görülmeye değerdir. Camiin dış cephesinde pencere alınlıklarında kabartma harflerle Allah, Muhammed ve dört halifenin adları yazılıdır. Ayrıca Cennetle müjdelenen on sahabenın (Aşere-i Mübeşşere) adlarıda pencere altlarına ve üstlerine yazılmıştır. Kubbe kasnağında da Esmâ-ül Hüsnâ’dan yedi kelime mevcuttur. Camiin kıble tarafı mezarlıktır ve burası Arslan Paşa’nın ailesine tahsis edilmiştir.

Aslanpaşa Vakfı Vakfiyesi Rebiulevvel 1077 (1666) tarihlidir. Bu vakfiyesi Vakıflar Genel Müdürlüğünde 926/1885 numara ve 2152 numaralı defterin 140. Sırasında kayıtlıdır. (İ.H.Konyalı Erzurum Tarihi s.524)

OLTU GÖKÇEDERE (Şıhsor) KÖYÜ CAMİİ

Oltu Gökçedere (Şihsor) köyünde iki cami bulunmaktadır. Bunlardan kuzeyde yer alanı H.1248/ M.1832 yılında yapılmış olup, onarımlarla özelliğini kaybetmiştir. Caminin orijinalliğini kaybetmeyen ahşap tavan ve ahşap mahfilidir. Ahşap üst örtüyü taşıyan ayaklar profilli başlıklara sahiptir. Tavanda yuvarlak hatlı ince profillerin oluşturduğu sade desenler güzelliğini artırmaktadır.

OLTU KÜMBET VE ZİYARET YERLERİ

OLTU MISRİ ZİNNÛN KÜMBETİ

Oltu Aslanpaşa Mahallesi’nde küçük bir tepenin üzerinde bulunan kümbetin kapı kemeri üzerine kazılmış kitabesine göre H.624/ M.1226 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Harzemlilerin bölgede Gürcü Kıpcaklar ile yaptığı savaşlarda zaferler kazandığı bilinmektedir.  Bu türbedeki yatır Celaleddin Harzemşah’ın tanınmış kumandanlarından birisidir. Türbeye verilen Mısri Zinnûn adı Oltu Kalesindeki Kadı ZinnunTürbesinden dolayı halk tarafından verilmiş olup, gerçek Mısri Zinnun ile alâkası yoktur. (Mısri Zinnun H.III/M.X yüzyılda Mısır’da yaşamış ve orada ölmüş bir mutasavvıfdır.) 

Silindirik gövdeli türbenin ön kısmı meyilli bir araziye sahip olduğundan payanda duvarıyla desteklenmiştir.  Kaide kısmı dört köşeli iken, pahlanarak yumuşatılmıştır. Beş sıra sarı, üç sıra kırmızı taş sırasıyla örülen gövde, iç kısımdan kubbe, dışarıdan konik bir külâhla örtülmüştür. Mihrabı olmayan kümbet iki pencere ile aydınlatılmıştır. Kuzeyde, sonradan yapılan bir merdivenle çıkılan basit kemerli bir kapısı vardır. Kapı üzerindeki nesih kitabesinden başka yazı ve süslemeye yer verilmemiştir.

OLTU KALESİNDEKİ TÜRBE

( Kadı Zinnun Türbesi – M.1655)

XVII. Yüzyıldaki Celâli isyanları sırasında Oltu, Çıldır Eyaletine bağlı sancaktı.  Sancak Beği Hacı Ali Paşaydı.  Paşa bu soyguncu topluluğu ile savaşırken Narman civarında şehit oldu. Bunun üzerine emir ve komutayı Çıldır Eyaleti Kadısı Zinnun ele aldı ve çarpışmayı devam ettirdi. Kesikköprü dolaylarında yapılan bu mücadelede ağır yara alan Kadı Zinnun Oltu kalesine çekilmek zorunda kaldı ve bu kalede H.1066/M.1655 tarihinde vefat etti. İç Kale’nin kuzey duvarına dayalı olarak bir burcun içine inşa edilmiş olan türbenin üzeri pandantif geçişli bir kubbe ile kapatılmıştır. Türbe 4.60 x 3.80 m. boyutlarında, dikdörtgen bir plana sahiptir. Kubbe ortasında, yuvarlak bir kubbe fenerine yer verilmiştir.  Kadı Zinnun türbesini halk ziyaret etmektedir.

OLTU VE ÇEVRESİNDEKİ TARİHİ KALINTILAR

OLTUKALESİ

Oltu İlçesinin tam ortasında, savunmaya son derece elverişli bir geçit üzerine yapılmıştır.  Kalenin ne zaman yapıldığı, kesin olarak bilinmemektedir. Kalenin konumu ve mimarisinden MÖ.3 yüzyılda Urartu’lar tarafından yapıldığı, daha sonraki devirlerde tamir ve ilavelerle takviye edildiği anlaşılmaktadır. Dış kale surları tamamen yıkılmış, günümüze yalnız iç kale gelebilmiştir. Yerli kayalardan bir tepe üzerinde yükselen iç kale kaplama-dolgu duvar tekniği ile örülmüştü r. Güneye bakan kapısına merdivenlerle çıkılır. Kale içinde bir kilise temeli, dikdörtgen plânlı bir mescid alanı ve bir türbe mevcuttur.  Giriş kapısının yanındaki kayaya açılmış merdivenle de Oltu Çayı’na gizli bir bağlantı sağlanmıştır.

ÜNLÜ KAYA (NARMAN KALE)

Oltu ilçesi Ünlükaya (Narmankale = Aburmankaya) Köyünün batısında sarp bir kaya üzerine kurulmuştur.  Bu sarp kayanın üzerine kurulan kalenin kuzey ve doğu yönleri tabii surlarla çevrili olup çıkılması mümkün değildir. Kalenin batısından başlayıp doğusuna kadar geniş bir kavis çizen dış sur, güneyinden akan Narman çayına kadar iner. Dış surun güneye açılan kapısından kale meydanına girilir. Kalede çeşitli bina kalıntıları göze çarpar.

İRİAĞAÇ (PERNEK) OĞLAN KALESİ

Oltu- Olur ilçesi arasındaki vadiye girmeden önce, Oltu’ya 25 km mesafede, aralarından Devlet yolunun geçtiği, birbirlerine 1,5 km mesafede bulunan iki kale vardır.  Kuzeydoğu yönündeki (yolun solunda) kaleye Oğlan Kalesi ismi verilmektedir. Ovanın ortasında yükselen kayalık bir tepeye kurulmuştur. Yoldan itibaren tepenin yüksekliği 80-100 metre civarındadır. Kale, dört burçlu tek gözetleme kulelidir. Kuzeyden girişi bulunan, 20×80 metre boyutlarında ve sur duvarları ile çevrilmiş olan kalenin içinde çeşitli bina kalıntıları mevcuttur.  Kalenin batı surlarına dayalı 8×20 m. boyutlarında bir kilise bulunmaktadır. Kilise dikdörtgen planlı, kırmızı kesme taştan ve yeryer moloz taş kullanılarak inşa edilmiştir. Üst örtüsü tamamen yıkılmıştır.

İRİAĞAÇ (PERNEK) KIZ KALESİ

Oltu – Olur yolu üzerinde, yolun sağ tarafında bulunan kaleye PERNEK KIZ KALESİ denilmektedir. Yaklaşık 200 m. yükseklikteki büyük yassı kayanın üzerine, oldukça sağlam sur duvarlarıyla İstanbul’daki Rumeli Hisarı tarzında üçgen bir alana ve yukarıdan aşağıya doğru kurulmuştur. Kalenin aşağı uzanan surları iki kademelidir. Kaleye giriş kuzey tarafındandır. Kalede çeşitli bina kalıntıları bulunmaktadır. Kalenin aşağısında surların dibinde bulunan kilise ve kaleye ait bazı bölümlerden, kalenin Bizans döneminde faal olduğu anlaşılmaktadır. Kalenin burçlarında, duvarlarında ve diğer kalıntılarda bulunan izler, buranın değişik uygarlıklar tarafından tamir edildiğini göstermektedir.

İĞDELİ KALESİ ve KİLİSESİ

Oltu ilçesi İğdeli Köyü yolu üzerindedir. Derenin en dar yerinde, üç tarafı dik yarlarla çevrili bu kale savunmaya son derece müsait konumdadır. Geçit bölgelerini kontrol eden Ortaçağ karakterli bir yapıdır. Kesin inşa tarihi bilinmeyen İğdeli Kalesinin konumu ve sarnıcı ile Urartu Kalelerinin genel özelliklerini akla getirmektedir. Kaledeki mevcut kalıntılar ise Gürcü ve Osmanlı onarımına işaret etmektedir.

Kilise kalenin 150 m. kadar kuzeyindeki düzlüktedir. Duvarlarının bir kısmı ayakta, tek nefli  küçük bir şapel kalıntısından Bizans döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir.

KİRŞEN KALE

Oltu İlçesi Alatarla Köyü hudutları içindedir. Geçit bölgelerini ve yollarını kontrol eden kalelerden birisidir.

KÖROĞLU KALESİ

Oltu ilçesi Gökçedere Köyü hudutları içinde, kayalık bir tepeye kurulmuş olan kaleden sadece batıya bakan duvarı sağlamdır. Kalenin bulunduğu alanda birçok bina kalıntılarına rastlanmaktadır.

HAVDOS (ÇENGELLİ) KALESİ

Oltu İlçesi Çengelli köyünün güney doğusunda , doğal bir kayalık üzerine inşa edilmiştir.  Geçitleri kontrol eden kalelerden biridir. Kaleden 2,5 m. yüksekliğinde bir duvar kalmıştır. Etrafında herhangi bir bina kalıntısı yoktur. Kalenin ilk inşa evresi konusunda kesin bir bilgi yoktur.

SARISAZ  KALESİ

Oltu Sarısaz (Zernedis) köyü sınırlarında ve boğaza hakim bir mevkide kurulmuştur.  Kalenin dört burcu bir gözetleme kulesi ve mazgal delikleri vardır. Kale, eski kervan yolunu kontrol etmek amaçlı kurulmuştur.

YARBAŞI (SANANİS) KALESİ

Oltu Erzurum yolunun 20.km ‘sinde Çamlıbel Köyü’ne ayrılan yoldan 10 km. ilerleyince kaleye ulaşılır. Kale 100 m. yükseklikte bir tepe üzerine kurulmuştur.  Kalenin girişi güneydoğu istikametindedir. Kalenin ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Orta çağda faal olduğu tahmin edilmektedir.  Kaleye 100 m. mesafede eski yerleşim yeri ve sur kalıntıları bulunmaktadır.

OLTU BÜYÜK ORCUK KÖYÜ KALESİ

Oltu Büyük Orcuk Köyünün aşağı kesiminde, derin bir vadi içerisinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuştur. Kuruluş tarihi bilinmemektedir. Harap olan kalenin mevcut izlerinden vadiyi kontrol etmek maksadı ile kurulduğu anlaşılmaktadır.

DUTLU HARABELERİ

Oltu ilçesi Dutlu (Lisbek) köyü sınırları içerisinde, Dutlu dağı (Yasak dağ) adı verilen dağın doğu yamaçlarında bulunmaktadır. Antik şehir olarak kabul edilen bu yerdeki kilise, hamam ve büyük yapı kalıntıları ile önemli bir ticaret merkezi olduğu hissini veriyor. Bu kalıntılardan bir km. uzaklıkta bulunan maşatlık da taşlar üzerinde çeşitli şekiller ve kabartmalar görülmektedir.

ALATARLA (HOVAK) KÖYÜ ŞATOSU

Alatarla köyünün 3 km. kadar güneyinde, Akdağ’ın eteklerinde, 50 m yükseklikteki bir tepenin üzerinde kurulmuş, çevreye hakim bir ortaçağ şatosu (savunma yapısı veya kilise) ile karşılaşılır. Kaynaklarda kale olarak tanıtılan bu yapı, kale mimarisinden farklı özelliklere sahip olduğu ve bir şato olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır. Yapılış tarihi bilinmeyen bu binanın, çevresinde manastır ve kilise kalıntılarının varlığı X.-XI. Yüzyıllarda Bizans veya Gürcü hakimiyeti esnasında yapılmış olabileceği akla yatkın gelmektedir.

SELÇUKLU HAMAMI

Oltu Kalesi’nin yanında ve doğu yamacına bitişik olarak inşa edilmiş olan hamam Selçuklu devrinden kalmıştır. Hayli harap durumdaki bu yapının restore edilerek XII.yüzyıl Selçuklu eserinin günümüze kazandırılması temenni edilmektedir.

OLTU RUS KİLİSESi

Oltu Aslanpaşa Mahallesi Bayram sokakta bulunan kilisenin üzerinde yapılış tarihini belirtecek herhangi bir yazı bulunmamaktadır.  1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonraki yıllarda Ruslar tarafından yaptırılmıştır. Kilise 15×32 m. boyutlarında, dikdörtgen bir alana oturtulmuştur. Batıdaki ana girişten başka güney ve kuzey cephelerin ortalarında da üçgen alınlıklı ve ileri taşıntılı tali girişler bulunmaktadır. Doğu cephede yer alan apsis, kademeli ve beş kenarlı olarak dışa yansıtılmıştır. Dört ayak tarafından desteklenen kiborion tarzındaki kubbenin her iki yanında bulunan dikdörtgen mekanlardan güneydeki  bir kapı ile dışarıya açılır. Kuzeydeki dikdörtgen mekan ise kapalıdır. Kilisenin boyu eninden daha uzun olup, içerisi uzun bir haç şeklinde düzenlenmiştir. İç mekanın plânı, üç nefli, haçvari bazilikal düzendedir. Düzgün kesme taşla inşa edilen kilisenin işçiliği dikkat çekmektedir.

OLTU TAŞI

Siyah Kehribar da denilen Oltu Taşı, fosilleşmiş reçinelerden meydana gelmiş olup, kıymetli taşlar grubuna dahil edilmektedir.  Dünyada eşine ender rastlanan ve en iyi örnekleri Oltu’da bulunan Oltu Taşı’nın kimyasal analizinde karbon oranı % 77,9 ve kalori değeri 8064 cal/kg. olarak tespit edilmiştir. 

Oltu İlçesinin batı ve kuzey batısında uzanan DUTLU DAĞ’I (Yasak Dağ) üzerinde açılan ocaklardan çıkarılmaktadır. Dağın jeolojik yapısını meydana getiren taş ve toprak katmanları içerisinde 3-5 cm ile 8-18 cm kalınlığında değişen ince tabakalar halinde bulunmaktadır. Özellikle Oltu ilçesine bağlı Dutlu (Lisbek), Alatarla (Hovak), Çatak, Güzelsu (Sıhçek), Günlüce (İzinsor), Sülünkaya (Keçek), Gökçedere (Şıhsor) ve İnci köyleri ile Olur İlçesine bağlı Ormanağzı (Karnavaz), Taşlıköy (Hükam), Yeşilbağlar (Norpet), Yolgözler (Kapular) adlı köylerde halkın büyük bir bölümü, Oltu Taşı çıkarılması ve işlenmesi ile ilgilenmektedir.

Oltu Taşı yer kabuğundan çıkarıldığında çok yumuşaktır ve hava ile temas etmediği müddetçe bu yumuşaklığını muhafaza eder. Bu özelliğinden dolayı işlenmesi kolay bir taştır. Genellikle siyah, bazan koyu kahverengi, nadiren gri ve yeşilimsi renklerde de bulunur. Sürtünme ile elektriklenip hafif cisimleri çeker.

Çeşitli süs eşyaları yapımında kullanılan Oltu Taşı’nın Erzurum İlinde sarf edilen miktarının %80’i tesbih yapımında, % 10’u ağızlık yapımında, geri kalanı kuyumculukta kullanılmaktadır.

Bibliyografya

H. Gündoğdu, Erzurum’da Doğa Kültür Tarih ve Sanat Eserleri

İ.H.Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri İle Erzurum Tarihi

H.Gündoğdu, Erzurum ve Çevresindeki Tarihi Kalıntılar

B.Topdağı, Erzurum ve Çevresinde Medfun Manevi Mimarlarımız

Z.Başar, Erzurum ili Ziyaret Yerleri

H.Gündoğdu-A.A.Bayhan-M.Arslar, Sanat Tarihi Açısından Erzurum -2010

Abdusselâm Uluçam, T. D.V. İ.A. cilt 3 s.402

E.Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum Tarihi

D.Aydın, Erzurum Beylerbeyiliği ve Teşkilatı (1535-1566)

A.Demir, İslamiyetin anadoluya Gelişi

S.Eğilmez, Erzurum Kuruluşundan Osmanlıya kadar

Oltu Ticaret Odası Yayını, Tarihi ve Kültürel Yönleri ile Oltu

Oltu Kaymakamlığı yıllığı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir